Kültürel Zeka: Çok Kültürlü Ortamlara Uyumun Sırrı
Çok kültürlü ortamlarda yaşamak veya çalışmak birçok avantajı ve dezavantajı beraberinde getirir. En basitinden farklı kültürden birinin davranışları, olaylara bakış açısı, mimikleri, konuşma şekilleri farklı olabilir ve bu farklılıklar yanlış anlaşılmalara neden olabilir. Bu yanlış anlaşılmalar ardından birçok sorunu doğurup; kişiler arası iletişimin, iş birliğinin ve güven ortamının ortadan kalkmasına neden olabilir. Bu dezavantajları ortadan kaldırmak ve çok kültürlü ortamlarda bulunmanın olumlu yönlerini öne çıkarmak için ise kültürel zeka kavramından bahsetmek gerekir.
Kültürel zeka kavramını anlamak için öncelikle diğer zeka türlerinden farkının ne olduğuyla başlamalıyız. Zeka türünde yapılan araştırmalara bakıldığında genelde iki tür zekadan bahsedildiği görülmüştür: bilişsel zeka ve duygusal zeka. Bilişsel zeka kişinin düşünme, algılama, kavrama, yargılama gibi yeteneklerini barındırır. Duygusal zeka ise kişinin kendi ve karşısındakinin duygusunu anlaması, karşısındaki kişiyle empati kurması ve duygularını düzenleyebilme yeteneklerini içerir. Kültürel zeka ise duygusal zeka ile benzerlik göstermektedir ancak duygusal zekanın da yetemediği yerde ortaya çıkmaktadır. Duygusal zeka kültürel bağlamı dikkate almadan kişinin duygularını yorumlamayı ve yönetmeyi içerirken, kültürel zeka farklı kültürlü ortamları anlama ve orada hareket edebilme yeteneğini barındırır. Yani kişinin farklı kültürlü ortamlara uyum sağlayabilmesi kültürel zekanın göstergesidir.
Kültürel zeka ile çok kültürlü ortamları nasıl yönetebiliriz?
Çok kültürlü ortamlara uyum sağlamak ve bu ortamdaki verimliliği artırmak için kişiler kültürel zekaya ihtiyaç duymaktadır. Farklı kültürleri anlamak ve onlara karşı duyarlı olmak, doğru bir şekilde iletişim kurmak ve yeni kültürleri analiz etmek kültürel zekanın olmazsa olmaz parçalarıdır. Böylece kişilerin ihtiyaçlarını ve bakış açılarının daha doğru anlamak mümkün olacaktır. Bu da ortamda iletişimin, güvenin ve performansın artmasına olanak sağlayacaktır.
Peki, kültürel zekaya nasıl sahip olunur?
Kültürel zekanın gelişim süreci yukarıdaki S eğrisi gibidir. Bu süreç düz bir çizgi şeklinde değildir çünkü deneyime dayalı bir öğrenme süreci gerektirir. Süreçte bazen inişler, bazen çıkışlar görülmektedir. İlk olarak kişi kültüre dayalı bilgi kazanarak gelişim sürecini başlatır. Bu bilgiyi içselleştirip farkındalık kazanması ve yeni bir bakış açısına sahip olması ise 2.basamaktır. En son ise bu bilgi ve farkındalığı davranışına dönüştürür. Bunun için sosyal etkileşimler kurmaya ve bu süreci deneyim yoluyla öğrenmeye ihtiyaç duyar. Örneğin; kullanmış olduğu davranış biçimi karşısındaki kişiyle kurduğu iletişimi olumlu ya da olumsuz bir şekilde etkileyebilir. Bu etkileşimden aldığı çıktı ise kişiye yeni bir bilgi kazandıracaktır ve süreç bu şekilde devam edecektir. Yani kültürel zekanın gelişimi için deneyim ve sosyal etkileşim en temel noktadır. Bunun için de pasif kalmamak ve eyleme geçmek gerekmektedir.
Son olarak önemli iki noktadan bahsetmek gerekir:
1. Yeterli bilgi elde edilene kadar net ve sabit bir düşünceye sahip olmamak
2. Edinilen yeni ve doğru bilgiler doğrultusunda davranış değişikliği eğilimde olmak
Bunları da dikkate alarak deneyim yoluyla kültürel zekayı geliştirebiliriz. Böylece çok kültürlü ortamlara uyum sağlamak ve bu ortamları yönetmek mümkün olacaktır.